23 Kasım 2011 Çarşamba

Merhaba Ben Ölüm, Selam Ben De Umut


Gerçekten sevdiğiniz birisini kaybettiğinizde kaç yaşınızdaydınız? Ben 13 yasında bir ortaokul öğrencisiydim. Onunla tanışmamın üzerinden 6 yıl geçmişti. Ailemle TRT'den haberleri dinliyorduk. Acı haberi okuyordu spiker. İnanamadım. O güne kadar hiç öyle bir duygu hissetmemiştim. Berbat bir histi. Çaresizlik içinde gözyaşlarınıza engel olmadığınız, yıkıldığınız bir an. Annem ve babam bana "oğlum bak bugün mübarek bir gün, ne mutlu ona ki, böyle bir günde vefat etti" diyerek beni yatıştırmaya çalışıyorlardı. Bir kandil günüydü. Hani şu tüm günahların bir dua ile affedildiği günlerden. Bir dua ile sevdiğimi geri getirebilseydim, onlarca defa hayata dönmüş olacaktı ama olmadı. Sinan abi gitmişti bir kere, dönmemek üzere ayrılmıştı aramızdan. Askerlik dönüşü takımın kamp yaptığı Abant'a gelmiş ve bıraktığı yerden başlamak için antrenmana başlamıştı. Antrenman sırasında fenalaştığında herşey bitmek üzereydi. Daha 25 yasındaydı.Ali Şen'in "Sinan Fener'e gelsin kaleye kuş tüyü yatak döşeteceğim" dediği Sinan Alağaç, Eskişehirspor' un alışılagelmiş, okumuş futbolcu kimliğini temsil eden son futbolcularından biriydi. Maden Mühendisiydi. Üstelik yüksek lisansını da tamamlamıştı. 1980 yılında Beşiktaş'la İstanbul'da oynanan kupa maçında devraldığı eldivenleri, ölene kadar bırakmadı. Onun ölümünden sonra 1 numaralı forma yerine 17 numarayı giyen ve kalesinin içine siyah bayrak aşarak maçlara çıkan ise Alptuğ olmuştu.
Onun ani ölümünün üzerinden 2 sene geçtikten sonra kızkardeşi bir erkek çocuğu dünyaya getirdi. Onun adını yaşatmak için çocuğa Sinan adını verdiler; Sinan Ören. Sinan sarışın mavi gözlü bir çocuktu. 7 yasında Sağlıkspor'da kaleciliğe başladı.Eskişehirspor'da yıldızlarda ve B-gençte şampiyon olan takımın kalecisi oldu. Ve sonunda 17 yasında Eskişehirspor' un üçüncü kalecisi oldu. Profesyonel olduğunda yaşı tutmadığı için onun yerine imzayı annesi atmıştı.*** O imzayı atarken ellerinin nasıl titrediğini hayal edebiliyorum. Profesyonel olduktan 4 ay sonra ilk resmi maçını oynadı Sinan. Yıl 2004'du.
1 Kasım 2008 günü Eskişehir'de oynanan Eskişehirspor- Fenerbahçe maçının 29. dakikasında kaleci İvesa kırmızı kart gördüğünde, Sinan saha kenarında ısınmaya başladı. İlk defa bir süper lig maçına çıkmak üzereydi. Üstelik hemen kaleye geçip, penaltıyı kurtarması gerekiyordu. Teknik Direktör Rıza Çalımbay ve Antrenör Bülent Albayrak saha içine talimatlar yağdırırken, o eldivenlerini giydi, kendinden emin dördüncü hakemin yanına doğru yürüdü. Giderken Çalımbay'ın sırtına vurup, baş parmağıyla "merak etme" hareketi yaptı. Rıza hoca o kadar dalmıştı ki talimat vermeye hissetmedi Sinan'ı. Sonra Sinan "hocam" diye seslendi ve yine başparmağını "merak etme" dercesine kaldırdı. Rıza hoca ve Bülent hoca bu sefer "hadi aslanım hadi koçum" diye yüreklendirdiler onu. Koşa koşa kalesine geçti. Son dört yılda olduğu gibi tribünler "Sinaaaaan Sinaaaaaan" diye inliyordu. Alex topun başına geçti, Sinan doğru köşeyi buldu ama penaltıyı kurtaramadı. Sonrasında ise iki karşı karşıya pozisyonda geçen senenin La Liga gol kralının ayaklarından topu almayı başardı. Maç bittiğinde tribünler yine aynı şarkıyı söylüyordu Sinan için; "Sinaaaaan Sinaaaaaan"
Eğer birgün olur ya karşı karşıya gelirseniz onun sarışın mavi gözlü yeğeniyle, bilin istedim hikayesini. Çok futbolcu tanıdım bugüne kadar. Onun gibi beyefendi, kibar ve mahçup yapılı bir futbolcuyu çok az gördüm. Omuzlarındaki yük çok fazla ama onu taşıyacak büyüklükte yüreği olduğunu sizler de göreceksiniz.
Toprağın bol olsun Sinan Alağaç.
Şansın bol olsun Sinan Ören.
***Yazının içindeki bu alıntının kime ait olduğunu bulamadığımdan, zamanın birinde bu ufak ama önemli ayrıntıyı yazmış olan kişinin ismini sizlerle paylaşamıyorum. 

Sabri Ugan'ın Radyospor'daki programı, Isınma Turu'ndaki anlatımıyla dinlemek isteyenler için.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder